Soruyorum ana rahminden sonra en güvenlikli barınak ve korunaklarımız evlerimizdi… Ancak bugün artık evlerimizden de emin değiliz… Yaşanan son depremden sonra herkes tedirgin… Travma derin… Öyle ki deprem korkusu depremin kendisinden daha büyük etkiler bırakmaya başladı…
Zor günlerden geçiyoruz, zorunlu önlemler kaçınılmaz görünüyor…
Belki kısa sürede depreme dayanıklı konutlar yapabiliriz, peki depreme dayanıklı yürekler nasıl inşa edeceğiz?
Depremin sadece fiziki sonuçlarını konuşmak, tartışmak, çözümler üretmek, önlemler almak yeterli mi acaba? Yaşanan bu acı sınavlar metafizik boyutu konuşmamız gerekmiyor mu? Depreme karşı tedbirler zaten kaçınılmaz, biraz da depreme bağlı depresyonlara nasıl tedavi edebiliriz?
Şu sıralar en çok gündem olan, kentsel dönüşüm konusu… Mutlaka siyasiler, yerel yönetimler, inşaat sektörü bu soruna yönelik gerekli adımları, atılımları yapacaklarını umuyoruz…
Kentsel dönüşüm olayın sadece görünür boyutu, peki bizim yani islami hareketin yıllardır sürdürmeye çalıştığı bir toplumsal değişim hedefimiz vardı değil mi? Toplumun islami çevrede irşad ve ıslahını dert edindik acaba bu hedefin bugün hedefin neresindeyiz? Islah olmayan bir toplumda yapacağınız kentsel dönüşümle beklenen sonuçlar hasıl olur mu?
Evet, arzın imarı, neslin ıslahı temel gayemizdi…
Yeryüzünü irşad eden nesli ıslah etmeden güvenlikli ve güzel bir yaşam ne kadar mümkün? Temiz bir dünya temiz ellerle mümkün. İnşaat hırsızlarına, enkaz yağmacılarına ne kadar kızsak azdır, yer yüzü kaynaklarını yağmalayan sömürgeci şer güçlerin kirli ellerini kesmeden dünyada kimseye huzur olmayacağını biliyoruz.
Allah’ın muradının ne olduğunu da biliyoruz:
“ Şüphesiz yeryüzüne benim salih kullarım varis olacaktır.” (Enbiya-105)
Depremde beni en çok duygulandıran ve heyecanlandıran arama-kurtarma ekiplerinin bir canlıyı daha kurtarmak için candan çabaları oldu… Fevkalade bir fedakarlık sergilendi… Unutulmaz bir özveriye tanık olduk… O süreç şimdilik tamamlandı enkaz altında kalanlar kaldı kurtulanlar kurtuldu… Şimdi de Arama-Kurtarma ekiplerimizin yani davetçi kadrolarımızın cehalet, delalet, sapkınlık ve azgınlık bataklığında çırpınan nesillerin kurtarılması için harekete geçmesi gerekmiyor mu?
“Bir kişinin kurtuluşuna vesile olmak dünyada değer bir kazanım değil mi?”
Ateş çukurunun kenarında gezinen yitiklere uzanan bir el, dokunan bir ses, uyaran bir çağrı olmanın vakti değil mi? Yıkılan evlerin yerine yenisini kısa sürede yapabiliriz ancak ruhen çökmüş, bitmiş, tükenmiş insanları hayata nasıl döndürebiliriz? Hasarlı binaları güçlendirmek ya da yenilemek bir şekilde halledebiliriz… Peki hasarlı hafızaları, yaraları, bilinçleri hastalıklı İdrakleri, bulanık beyinleri, bozuk zihniyetleri, donmuş ve durmuş akıllara nasıl tedavi edebiliriz?
Aklı Selim olmadan atılacak adımlar, yapılacak açılımlar ne işe yarar ki?
Ruhumuzdaki fay hatlarını nasıl onaracağız? Çağın getirdiği buhran, bunalım, belirsizlik, boşluk ve bulanıklıktan insanlarımızın kurtuluşu nasıl olacak? Fay hatlarını konuştuğumuz kadar Hayy ve Kayyum olanın işaret ettiği hatta kalmaya azami gayret gösterebilecek miyiz? Deprem bölgesindeki enkaz bir şekilde temizlenir ancak kalplerimizdeki enkaz yığınını ne yapacağız? Çöplüğe dönüşen kalplerimizi ne zaman arındıracağız? Kalbimizi kuşatan kini, kiri, küfrü, kıskançlığı, kasveti, kötülük tohumlarını, karanlık kurtçuklarını dezenfekte etmekte niçin gecikiyoruz? Kalbi Selim için zikir, haşyet, huşu, dua, ihlas ve ittika olmazsa olmazımızdır…
Ayrıca zemin etüdü tüm zamanlar için önemlidir. Tüm oluş ve oluşumlar için yapı ve yapılanmaları için bina ve bünyeler için inşa ve inşaatlar için oldukça önem arz ediyor…
Bu konuda acaba kerim kitabımız bize ne öneriyor?
“”Binasını takva ve Allah rızası üzerine kurmuş olan kimse mi daha hayırlıdır yoksa binasını çökmeye yüz tutmuş bir yerin kenarına kurup, onunla birlikte kendisi de cehennem ateşine yuvarlanan kimse mi?” (Tevbe-109)
O ki iki dünyalıyız… O halde iki dünyamızı mamur kılacak çıkış yolu belli: “Rabbanilerden olunuz” (Ali imran-79) Hem de ramazan günlerinde oruçla ne olmamız gerektiği netleşmiş oluyor.